- 24 Şubat 2019
- Yayınlayan: PSİART
- Kategori: Blog

Yazar: Beyza Fetanet Gürel Boğaziçi Üniversitesi/ fetanet.gurel@boun.edu.tr
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre 2006 yılında işlenen çocuklara yönelik cinsel taciz oranı 5 bin 243 iken bu rakam 2016’da 13 bin 347’ye ulaştı. Bu yükseliş pedofili vakalarının görülme sıklığındaki artış olarak yorumlanabilmekle birlikte artan farkındalığın vaka ihbarlarındaki yükselişi olarak da değerlendirilebilir. Ulaşabileceğimiz en net bilgi şudur ki bu rakamlar hiçbir zaman gerçek vaka sayısını yansıtmamaktadır. Toplum baskısı, yetersiz farkındalık seviyesi ve fail tarafından uygulanan şantaj-tehdit gibi faktörler pedofilinin görülme sıklığını istatistiki olarak yanıltan etkenlerdir. Faillerin istismar öncesi tanı alması da yine maalesef ki diğer mental hastalıklara göre çok daha seyrektir. Pedofili böylesine üstü örtülü bir o kadar da tehlikeli bir hastalık iken çözümü ceza sisteminde aramak ve istismar vakalarını sadece yasal mevzuatlarla önlemek etkili bir yöntem olmayacaktır. Bu anlamda pedofiliyi tanımanın ve ayırt edebilmenin çözüm için önleyici adımlar atabilmek adına son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Bu amaçla pedofilinin özellikleri ve tedavi yöntemlerinden bahsetmeden önce kavram ayrımı yapmakta fayda var: pedofili (sübyancılık) psikoseksüel bir hastalık olarak tanımlanır iken çocuklara yönelik cinsel istismar bir suçtur ve failde mental bir bozukluk veya doğuştan gelen bir eğilim gerektirmez. Her cinsel istismar pedofili içermediği gibi her pedofili hastası da cinsel taciz de bulunmaz, biraz sonra göreceğimiz Todd örneğinde olduğu gibi.
Pedofili hastalığı, DSM-IV-TR (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı)’na göre bastırılamayan ve tekrarlayan cinsel dürtülerin ergenlik öncesi çocuklara yönelmiş bir parafili (cinsel sapkınlık) olarak tanımlanır. Pedofili tanısı için gereken şartlar arasında kişinin en az 16 yaşında olması, ilgi duyduğu çocuktan en az 5 yaş büyük olması ve bu etkileşimin en az 6 ay boyunca sürmesi yer almaktadır. İlgi duyulan çocuk grubunun ise henüz ergenliğe ulaşmamış veyahut ergenliğin başında olması gerekmektedir. Yani yaş farkı ne kadar büyük olursa olsun, eğer söz konusu çocuk ergenlik dönemini geçirmiş ve çocukluk sıfatlarından sıyrılmış ise, bu pedofili olarak tanımlanmaz. Yönelimlerin de aslında kendilerine göre alt grupları vardır. Örneğin ilgi duyulan yaş gruplarına göre: ergenlik öncesi çocuklara ilgi duyma (pedophiles) ve ergenlik dönemine yaklaşan çocuklara ilgi duyma (ephebophile); fiziksel olarak sadece olgunlamış çocuklara ilgi duyanlar (teleiophile) ve sadece bebeklere ilgi duyanlar (infantophlilia) olarak adlandırılrr.
Bu kişiler bilişsel açıdan bazı ortak semptomları sergileyebilir. Toronto’da bulunan bir ruh sağlığı merkezinde çalışan Dr. James Cantor, pedofillerin doğuştan gelen dürtülerinden ötürü çocuklara karşı koruyucu ve besleyici içgüdülerle değil cinsel içgüdüleri tarafından yönlendirildiklerini ve diğer cinsel yönelimlerde olduğu gibi bu dürtülerin sonradan değiştirilmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Pedofillerin normal insanlardan farklı olduğunu gösteren bir diğer çalışmada beynin frontal korteksinin inhibisyon ile ilgili bölümünde yaşadığı sorunlar sebebi ile dürtü kontrolünde sorunlar yaşayabildikleri ortaya konmuştur. Dürtülerini kontrol edemeyen pedofiller ise istismara eğilimli oldukları ve maalesef ki sıklıkla karşılaştığımız cinsel taciz vakalarının bu sebeple ortaya çıkabildiği görülmüştür. Bu bulguya destek olacak bir diğer araştırmada, gri cevher dediğimiz beynin algısal idrak, düşünce, şuur gibi yetilerinde kilit rol oynayan sıvının pedofil kişilerde daha az olduğu keşfedilmiştir. Buna ek olarak, yapılan başka bir çalışmada pedofilik eğilimlerin %60’ı parafilinin diğer çeşitleri olan teşhircilik (exhibitionism), skoptofili (voyeurism) ve sadizm gibi psikolojik hastalıklarla birlikte tanılandığı belirtilmiş.
Peki pedofili doğuştan bir hastalık mı yoksa sonradan tercih edilen bir yönelim mi? Bu sorunun net bir cevabı yok. Pedofilinin etiyolojisinde hem biyolojik hem de çevresel faktörler mevcut. Pedofil bir birey olan Todd Nickerson’ın bizzat yazdıklarından örnek verelim. Virgin Pedophilia (Bakir Pedofiller) isimli pedofili topluluğun baş üyesi olan Todd verdiği röportajlarda bu eğilimini 13 yaşında keşfettiğini söylüyor, ardından 18 yaşındayken 5 yaşında bir kız çocuğuna âşık olduğunu farkediyor. Todd, eğilimini temkinli davranarak kontrol altına alabildiğini ve bir çocuğa cinsel tacizde bulunmanın kendisi için söz konusu olmayacağını iddia ediyor. Yaygın kanının aksine Todd çocukken herhangi bir travma yaşamadığını belirtiyor. Fakat Todd’un aksine bazı araştırmalar bize çocukluk travmalarının pedofili oluşumunda önemli bir rolünün olduğunu gösteriyor. Çocukların zihinsel şemalarının şekillendiği bu kritik dönemde uğradıkları istismarın bütün hayatlarını şekillendirecek bir etkiye sahip olması şaşırtıcı değil. Çocukluk döneminde yaşanan cinsel tacizlerin yetişkinlik döneminde yine kendini cinsel sapkınlık olarak yansıtabileceği döngüsü pedofilide yaygın bir kanıdır. Bu döngüye örnek olarak Duncan Craig’in ortaya attığı Vampir Sendromu’na örnek verebiliriz. Craig’e göre, nasıl ki bir vampir tarafından ısırılan kişi nihayetinde vampire dönüşürse, geçmişinde benzer bir istismara uğramış kişi de ileride istismarcının yoluna meyil edecektir. Yani bir nevi mağdur edilen-mağdur eden döngüsü diyebiliriz. Vampir Sendromu’nu doğrulayan bazı vakalar mevcut olsa da yapılan birçok araştırma bu teoriyi yanlışlar niteliktedir.
Pedofilinin tedavi süreci Yuli Grebchenko’ya göre ancak ömür boyu sürecek bir yöntem ile kontrol altına alınabilir ve ilaç tedavisinin psikoterapi ile birlikte yürütülmesiyle etkili bir sonuca varılabilir. Genel hatlarıyla iki tip tedavi mümkün: psikoterapi ve kimyasal kastrasyon (halk arasında hadım olarak bilinir). Psikoterapi uzun bir süreç gerektirirken başarılı bir sonuç ancak kişinin tedaviye istekli olması ile sağlanabilir. Kişinin tedaviye istekli olması bir yana, pedofili tanısının hasta tarafından benimsenmesi, özellikle pedofilinin kriminal bir kavram olarak benimsendiği bir toplumda, epey zor rastlanacak bir durumdur. Bir diğer yöntem olan kimyasal kastrasyon ise kişinin periyodlar halinde -örneğin 3 ayda bir- hekim tarafından sürekli cinsel dürtüleri azaltıcı birtakım ilaç takviyesi almasıdır ve süreklilik arz eden bir tedavi yöntemidir. Kastrasyonda dikkat edilmesi gereken nokta ilaçların kişinin cinsel işlevselliğini yok etmek veya eğilimini değiştirmek gibi bir amacının olmadığı, hedeflenenin yalnızca dürtülerin baskılanması olduğudur. İlaçlar alınmadığı takdirde hormonlar eski haline dönebilir ve tedavi sürecinde kişi cinsel ilişkiye girebilir. Kısacası kimyasal kastrasyonda geri dönülemez nitelikte bir müdahale söz konusu değildir. Bu sebeple kastrasyon pedofilide tek başına bir çözüm metodu olarak görülmemektedir.
Pedofili hastalığı mental bir bozukluktur. Tedavi yöntemleri her ne kadar kesin bir çözüm vaat etmese de çocuklara yönelik istismarları önleyici en güçlü anahtar kuşkusuz eğitim ve bilinçlendirmedir. Özellikle hedef grubu olan çocuklara bu konuda farkındalık kazandırılması vakaların erken teşhisinde ve müdahalesinde önem arz etmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırmada istismara uğrayıp yaşadıklarını anlatmayan çocukların bu durumu gizlemelerinin ardında yatan etmenlerin kendilerini eylemden dolayı sorumlu hissettikleri (%57.7) ve eylemi yapan kişiye olan bağlılıkları nedeniyle cezalandırılmasını istememeleri (%44.2) olduğu görülmüştür. Çocuklara istismar konusunda farkındalık kazandırılması, mahremiyet sınırlarının öğretilmesi ve olası durumlarda müdahale yöntemlerinin öğretilmesi pedofilinin fark edilmesini ve müdahale edilmesini kolaylaştırıcı adımlar olacaktır. Bu anlamda ruh sağlığı ve eğitim alanında çalışanlarının farkındalık oluşturma adına önleyici müdahaleleri önemli rol oynamaktadır.
Kaynakça:
Erdoğan, A. 2010. Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi. Psikiyatride güncel Yaklaşımlar, 2 (2), 132-160.
Cohen, L. J., Grebchenko, Y. F., Steinfeld, M., Frenda, S. J., & Galynker, I. I. (2008). Comparison of Personality Traits in Pedophiles, Abstinent Opiate Addicts, and Healthy Controls. The Journal of Nervous and Mental Disease,196(11), 829-837. doi:10.1097/nmd.0b013e31818b4e3d
Çocuk istismarının Türkiye’ye özgü toplumsal nedenleri neler? Etkin bir mücadele için nereden başlamalı? (2018, August 09). https://tr.euronews.com/2018/08/09/turkiye-de-cocuk-istismar-neden-onune-gecilemiyor-kimler-sorumlu-idam-cozum-mu- adresinden alındı.
Gerwinn, H., Weiß, S., Tenbergen, G., Amelung, T., Födisch, C., Pohl, A., . . . Kruger, T. H. (2018). Clinical characteristics associated with paedophilia and child sex offending – Differentiating sexual preference from offence status. European Psychiatry,51, 74-85. doi:10.1016/j.eurpsy.2018.02.002
Krishnan, M. (2017, Ocak 05). A Pedophile Opens Up About Being Targeted by Vigilantes. https://www.vice.com/en_us/article/xydjjd/a-pedophile-opens-up-about-being-targeted-by-vigilantes adresinden alındı.
Nickerson, T. (2018, Ocak 23) Not A Monster. https://notamonsterblog.wordpress.com/ adresinden alındı.
Pedofilleri normal insanlardan ayıran özellikler neler? – BBC News Türkçe. (2015, November 26). Retrieved from https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/11/151124_pedofili adresinden alındı.
Tenbergen, G. et al., (2015). The neurobiology and psychology of pedophilia: recent advances and challenges. Frontiers in human neuroscience, 9.
Çok güzel bir çalışma olmuş. Emeğinize sağlık….